Bilim adamları “devlerin omzundaki cüceler (nani gigantum humeris insidentes)” gibidir. Bir devin omzundaki cüce, devden daha uzağı ve daha çok şeyi görür; ama bu, onun boyunun daha uzun, gözlerinin daha keskin olmasından değil, devin omzunda oturuyor olmasındandır. Devin omzundaki cüce, omzunda taşındığı deve karşı borçludur. Bu borcu, usûlüne uygun olarak ve zamanında ödemelidir. Peki ama nasıl? İşte bu sorunun cevabı bu kitabın konusunu oluşturmaktadır.
Bu kitabın konusu genelde sosyal bilimler, özelde hukuk bilimi alanında alıntı ve atıf usûlleridir.
Bu kitap, esasen lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine hitap ediyor. Hâliyle bu usûllerin işin daha en başında, yani öğrencilik safhasında öğrenilmesi en doğrusudur.
Bu kitap sadece öğrencilere değil, aynı zamanda öğretim üyelerine hitap ediyor. Türkiye’de kıdemli öğretim üyelerinin dahi bir kısmının alıntı ve atıf usûlleri konusunda bilgileri zayıftır. Keza bu konularda bilgi sahibi olan öğretim üyelerinin bilgileri arasında da bir ortaklık ve standart yoktur. Oysa alıntı ve atıf usûlleri konusunda ortak ve standart usûllere ihtiyaç vardır. Bu kitabın bir amacı da öğretim üyeleri arasında alıntı ve atıf usûlleri konusunda bir standart sağlanmasına katkıda bulunmaktır.
Bu kitap sadece akademisyenlere değil, uygulayıcılara da hitap ediyor. Zira Türkiye’de hukuk uygulamasında alıntı ve atıf usûlleri konusunda tam bir bilgisizlik hüküm sürüyor. Avukatların ezici çoğunluğu yazdıkları dilekçelerde alıntı ve atıf usûlleri kurallarına uymazlar. Uyanların bir kısmı ise bu kuralları tam bilmezler. Hâkim ve savcıların ezici çoğunluğunun da durumu aynıdır. Hâkimler yazdıkları kararlarda yaptıkları alıntıların kaynağını çoğunlukla göstermezler. Gösterenler de eksik ve usûlüne aykırı olarak gösterirler. Oysa nerede alıntı var ise, bu alıntının kaynağı gösterilmelidir. Alıntının bir makalede değil de, dava dilekçesinde veya bir mahkeme kararında yapılması, o alıntıda kaynak gösterme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
2013 yılında “usûlsüz alıntı” sorunuyla ilgili üç kitap yayınladım. Bu kitapları yayınladıktan sonra benim kitaplarımdan usûlsüz alıntı yaptığını iddia ettiğim yazarlara karşı çeşitli davalar açtım; savcılıklara da şikayette bulundum. Usûlsüz alıntı yaptığını iddia ettiğim yazarlara hakaret ettiğim iddiasıyla bana karşı yapılan şikayetler ve açılan davalar da oldu. Gerek benim açtığım davalarda, gerekse bana karşı yapılan şikâyet ve açılan davalarda hâkimlerin, savcıların, avukatların çoğunluğunun bilimsel yazma usûlleri hakkında en temel bilgilerden dahi mahrum olduklarını hayretle gördüm. Neredeyse her zaman hâkimlere, savcılara ve avukatlara “alıntı” nedir, “atıf” nedir, “mealen alıntı” nedir, “aynen alıntı” nedir gibi bilimsel yazma usûllerinin en basit, tabir caiz ise en ilkel kurallarını anlatmaya çalıştım. Türkiye’de ortalama bir hukukçu “aynen alıntı” ile “mealen alıntı” arasındaki farkı bilmiyor. Uygulamadaki hukukçuların ezici çoğunluğu aynen alıntının kaynağının gösterilmesinin yeterli olduğu sanıyor. Bunlar, aynen alıntıların tırnak içinde verilmesi ve bu alıntılar üç satırdan uzun iseler girintili paragraf biçiminde dizilmesi gerektiği kuralından habersizler. Mealen alıntıların ise kaynağının gösterilmesine gerek olmadığını düşünen hukukçular var. “İktibas” ile “intihal” kelimesini karıştıran hâkim ve savcılar gördüm. Keza “iktibas” yerine “iltibas” kelimesini kullanan hâkimlere de rastladım.
Aslında bunlar pek de şaşırtıcı değil. Çünkü ülkemizde hukuk fakültelerinde lisans eğitiminde bilimsel yazma, alıntı ve atıf usûlleri konusunda bir ders yok [1] . Hukuk fakültesi öğrencileri bilimsel yazma usûlleri konusunda minimum kurallardan habersiz olarak mezun oluyorlar. O nedenle hâkim ve savcılara “burada mealen alıntı var, atıf yapılması lazımdı” veya “burada aynen alıntı var, alıntının kaynağı gösterilmiş olsa bile alıntı tırnak içinde verilmeliydi” dendiğinde insanın yüzüne “mealen alıntı” veya “aynen alıntı” terimlerini ilk defa duymuş gibi boş boş bakmaları boşuna değildir.
* * *Bir kamu hukuku yüksek lisans programında ders veren bir meslektaşım anlattı: Derste öğrencinin kendisine sunduğu on sayfalık ödevin yarısı, dipnotlarıyla birlikte bir yazarın makalesinden, diğer yarısı da yine dipnotlarıyla birlikte diğer bir yazarın makalesinden alınmış. Öğrenci ödevin sonunda “Kaynaklar” kısmında alıntı yaptığı iki makalenin künyesini vermiş.
Acaba öğrenci hakkında intihal nedeniyle disiplin soruşturması açılmalı mıydı? Acaba ortada “intihal” var mıydı?
Bence ortada bir “intihal” değil, “cehalet” vardı. Bu yüksek lisans öğrencisi çok büyük ihtimalle iyi niyetliydi. İntihal yapmak gibi bir niyeti yoktu. Zaten bir makaleden 4-5 sayfa uzunluğunda cümle cümle alıntı yaptıktan sonra da ödevinin sonunda bu alıntının kaynağını belirtmişti. Hukuk fakültesi mezunu bu öğrencinin suçu, bir makaleden 4-5 sayfa uzunluğunda alıntı yaparak bir ödev hazırlanamayacağını bilmemesiydi. Aslında bu öğrencinin durumu şaşırtıcı değildir. Hukuk fakültesi mezunlarının çok büyük bir kısmı, alıntı ve atıf usûllerini bilmiyor. Çünkü hukuk fakültelerinde bu konuda bir ders almıyorlar.
Hukuk fakültesi mezunu olup, yüksek lisans eğitimine başlayan öğrencilerin bilimsel yazma, alıntı ve atıf usûlleri konusunda bilgileri, belki yadırgayanlar olacaktır; ama, maalesef, ortaokul ve liseden kalmadır. Ben 1970’lerin ikinci yarısındaki kendi ortaokul öğrenciliğimi hatırlıyorum. Öğretmen bir ödev verir, hepimiz okulun kütüphanesine (daha doğrusu adı “kütüphane” olan odaya) gider, kütüphanedeki tek ansiklopedi olan Meydan-Larousse ansiklopedisinde ilgili maddeyi bulur, bu maddeyi, çizgisiz dosya kağıdına, dolma kalemle, özene bezene ve kelimesi kelimesine aktarır, sonuna da “Kaynak: Meydan-Larousse, bilmem ne maddesi” (veya cilt ve sayfa numarası yazardık). Ancak ödevin başına hazırlayan olarak kendi ismimizi, sınıfımızı ve numaramızı yazmayı da ihmal etmezdik. Lisede de bundan daha başka bir şey görmedik. Aradan 40 küsur yıl geçmiş olsa da, muhtemelen değişen pek bir şey yok. Hukuk fakültelerine gelen öğrencilerin çoğunluğunun bilimsel yazma ve alıntı ve atıf usûlleri konusunda bundan daha fazla bildikleri bir şey yok. Hukuk fakültesine liseden bu şekilde gelen öğrenciler bilimsel yazma, alıntı ve atıf usûlleri konusunda yine tek bir şey öğrenmeden mezun oluyorlar.
Hukuk fakültelerinin lisans programlarına acilen “hukukta bilimsel yazma, alıntı ve atıf usûlleri” dersinin konulması gerekir.
* * *Türkiye’de pek çok üniversitenin kamu hukuku veya özel hukuk yüksek lisans ve doktora programlarında “hukukta metot” veya “hukuk metodolojisi” isimli derslerin olduğu görülmektedir. Ne var ki bu derslerde öğrencilere ne öğretildiği bir muammadır. Bir kere “hukukta metot” veya “hukuk metodolojisi” derslerinin doğru konusu, öğrencilere bilimsel yazma ve atıf usûllerinin öğretilmesi değil, hukukta doğru akıl yürütmenin yol ve ilkelerinin öğretilmesinden ibarettir. Hukuk metodolojisi dersinde “dipnot nasıl yazılır” konusunda bilgi verilmez, ama “hukukta argümantasyon nedir”, “gerekçe nedir” gibi konular incelenir. Dolayısıyla hukukta metot dersleri, “çorba” hâline getirilmedikçe, bu derslerde alıntı ve atıf usûlleri öğretilemez.
Türkiye’de yüksek lisans ve doktora seviyesinde hukukta metot derslerinden farklı bir “bilimsel yazma, alıntı ve atıf usûlleri” konulu bir dersin konulmasında yarar vardır.
Şüphesiz ülkemizde bazı üniversitelerin kamu ve özel hukuk yüksek lisans ve doktora programlarında, olması gerektiği gibi, hukukta bilimsel araştırma, yazma, alıntı ve atıf usûlleri konusunda dersler vardır. Ancak bu derslerde benim görebildiğim kadarıyla, hukuk öğrencilerine mahsus, kullanılabilecek bir ders kitabı Türkiye’de yoktur [2].
Oysa pek çok yabancı ülkede hukuk eğitiminde daha lisans seviyesinde hukuk öğrencilerine bilimsel araştırma ve yazma usûlleri, alıntı ve atıf kuralları öğretilir. Bu konuda batı ülkelerinde hem dersler, hem de herkesçe bilinen ve kullanılan ders kitapları veya manual’lar vardır. ABD’deki bütün hukuk öğrencileri daha öğrenimlerinin başında The Bluebook’taki alıntı ve atıf kurallarını öğrenirler ve hazırladıkları tüm ödevlerde bu kurallara uyarlar. ABD’de öğrencilere The Bluebook’taki alıntı ve atıf kurallarını öğreten dersler de vardır.
* * *2013 yılında yayınladığım usûlsüz alıntı sorunuyla ilgili üç kitaptan sonra özellikle yüksek lisans ve doktora öğrencilerinden alıntı ve atıf usûlleri konusunda somut sorular soran pek çok e-posta aldım. Bunların arasında alıntıladığı paragrafı bana gönderip “bu paragrafın kaynağını nasıl göstereceğim” diye soran doktora öğrencileri dahi oldu! Bu soruların hepsi iyi niyetli genç meslektaşlarımızdan gelen sorulardı. Aslında bu genç meslektaşlarımızın bu soruları sormalarının sebebi farkında olmadan usûlsüz alıntı yapıyor olmaktan korkmalarıydı. Bu soruları soran genç meslektaşlarımızın dürüst insanlar olduğu hemen anlaşılıyordu. Zaten onları bu soruları sormaya iten şey kendilerinin dürüstlükleriydi. Ama maalesef sorulan bu sorular, bu genç meslektaşlarımızın alıntı ve atıf usûlleri konusunda bilgilerinin oldukça sınırlı olduğunu, bazı noktalardaki bilgilerinden de tereddüt ettiklerini göstermekteydi.
Bu nedenle ben, gerek lisans, gerek yüksek lisans, gerekse doktora düzeyinde olsun bütün hukuk öğrencilerine yönelik alıntı ve atıf usûllerini öğreten bir kaynak kitap yazmaya karar verdim.
Maalesef alıntı ve atıf usûlleriyle ilgili söz konusu kitabın yazılması ve yayınlanması çok uzun zaman aldı. Söz konusu kitabı, geçen 2022 yılı Ocak ayında yayınladığım Bilimsel Yazma ve Yayınlama başlıklı kitabımla birlikte, 2013 yılında yazmaya başlamıştım. Ama araya her yıl başka işler girdi ve bu kitabın yazılmasını hep ertelemek zorunda kaldım. Bu kitap hep ikinci plâna itilen kitap oldu. Neticede söz konusu kitabı on yıl sonra, 2023 yılının Nisan ayında bitirmek nasip oldu. Kitabı, Alıntı ve Atıf Usûlleri (Bursa, Ekin, 2023, 48+1662 s.) başlığıyla Ekin yayınevinden yayınladım.
* * *Yukarıdaki düşüncelerle yazmaya başladığım ve yukarıda açıklandığı gibi oldukça gecikerek tamamlayabildiğim Alıntı ve Atıf Usûlleri başlıklı kitap, benim düşündüğümden ve istediğimden çok daha hacimli bir kitap oldu. Kitap, içindekiler ile birlikte, 1710 sayfaya ulaştı. Bu sayfa sayısında bir kitabın yüksek lisans ve doktora öğrencileri ve keza akademisyenler için normal olduğu söylenebilir. Ancak bu uzunluktaki bir kitabın lisans öğrencileri için gereğinden fazla uzun ve ayrıntılı olduğu açıktır. Bu nedenle bu kitabı özetleyerek lisans öğrencileri için bir standart ders kitabı hazırlamak istedim. Ortaya elinizde tuttuğunuz 562 sayfalık bu kitap çıktı. Bu kitaba, önceki kitap ile karışmaması için Alıntı ve Atıf Usûllerine Giriş: Bir Ders Kitabı başlığını verdim.
* * *Bu kitabın özetlendiği Alıntı ve Atıf Usûlleri başlıklı asıl kitabın yazılması ve yayınlanması sürecinde bana yardımcı olan kişiler oldu. Bunların başında sevgili eşim Ürküş Gözler gelmektedir. Bölümlerin ilk okuyucusu ve eleştiricisi o oldu. Bölümlerin ilk düzeltmesini o yaptı. Kendisine teşekkür ediyorum. Aynı kitabın ikinci okuma işini gönüllü olarak yeni bir arkadaşımız üstlendi: Melih Çiçekci. Bütün bölümleri, baştan sona büyük bir dikkatle okudu ve düzeltti. Kendisine teşekkür ediyorum. Onların Alıntı ve Atıf Usûlleri başlıklı asıl kitabın düzeltilmesindeki emekleri hâliyle o kitabın bir özeti olan bu kitaba da yansıdı.
Hâliyle kitaptaki hataların ve kusurların sorumluluğu sadece bana aittir. K.G.